Komposit lamina ile porselen lamina arasında fark var mı?
Estetik diş hekimliğinde sıkça başvurulan yöntemlerden olan laminalar, dişlerin ön yüzeylerine uygulanan ince kaplamalardır. Bu kaplamalar, dişlerdeki renk, şekil ve boyut bozukluklarını gidererek hastalara daha estetik bir gülüş kazandırmayı hedefler. Piyasada temel olarak iki ana lamina türü bulunmaktadır: kompozit lamina ve porselen lamina.
Her iki yöntemin de kendine özgü avantajları ve dezavantajları bulunmakta olup, hasta için en uygun seçimin yapılması; estetik beklentiler, bütçe ve dişlerin mevcut durumu gibi faktörlere bağlıdır.
Kompozit lamina, aynı zamanda "bonding" olarak da bilinen, diş rengindeki kompozit reçine materyalinin dişlerin ön yüzeyine katmanlar halinde uygulanarak şekillendirilmesi işlemidir. Bu yöntem, özellikle zaman ve bütçe kısıtlaması olan hastalar için pratik bir çözüm sunar.
Uygulama süreci genellikle tek bir seansta tamamlanır. Diş hekimi, diş yüzeyini hafifçe pürüzlendirdikten sonra, kompozit materyali doğrudan diş üzerine uygular, şekillendirir ve özel bir ışık kaynağı ile sertleştirir.
Bu yöntemin en büyük avantajları arasında düşük maliyet, hızlı uygulama ve diş dokusuna minimal müdahale edilmesi yer alır. Ayrıca, kompozit laminalar hasar gördüğünde kolaylıkla tamir edilebilirler. Ancak, porselene kıyasla lekelenmeye daha yatkın olmaları ve ömürlerinin (ortalama 5-7 yıl) daha kısa olması gibi dezavantajları vardır.
Porselen laminalar, laboratuvar ortamında özel olarak hazırlanan ince seramik yapraklardır. Bu yöntem, estetik beklentinin çok yüksek olduğu ve uzun ömürlü bir çözüm arandığı durumlarda tercih edilir.
Uygulama süreci genellikle iki veya üç seans sürer. İlk seansta dişler ölçüye uygun şekilde hafifçe aşındırılır ve ölçüleri alınarak laboratuvara gönderilir. Bu süreçte hastaya geçici laminalar takılır. Laboratuvarda hazırlanan porselen laminalar, ikinci seansta özel yapıştırıcılar ile dişlere kalıcı olarak yapıştırılır. Porselen laminaların en belirgin üstünlükleri; lekelere karşı yüksek dirençleri, üstün dayanıklılıkları (10-15 yıl veya daha uzun) ve ışığı doğal diş minesine çok benzer şekilde yansıtarak mükemmel estetik sonuçlar sunmalarıdır. Buna karşın, maliyetlerinin daha yüksek olması ve laboratuvar süreci gerektirmesi nedeniyle tedavinin daha uzun sürmesi gibi dezavantajları bulunmaktadır.
Doğru lamina türünün seçimi, hastanın bireysel ihtiyaçlarına ve önceliklerine bağlıdır. Kompozit lamina, genellikle daha küçük estetik kusurların,hafif çapraşıklık, küçük kırıklar, diş arası boşlukların giderilmesi, maliyet avantajı ve hızlı sonuç istendiği durumlar için ideal bir seçenektir.
Porselen lamina ise, daha ileri düzeydeki renk ve şekil bozukluklarının düzeltilmesi, lekelere karşı kalıcı bir çözüm arandığı ve uzun ömürlü, estetik açıdan kusursuz bir sonuç hedeflendiği durumlarda daha uygundur.
Nihai karar, mutlaka bir diş hekiminin detaylı muayenesi ve değerlendirmesi sonucunda, hastanın beklentileri de göz önünde bulundurularak verilmelidir.